İspanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İspanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2015 Çarşamba

BARSELONA

Barselona, nam-ı diğer Katalonya, İspanya' nın özerk bir bölgesi. Barselona' daki Katalanların milliyetçiliğinin göstergesi olarak, istisnasız her evden sarkan Katalan bayraklarını görebilirsiniz. Gaudi’ nin damga vurduğu bu şehir, benim için gidip görülesi hatta yaşanılası diyebilirim. Metropolit yapısı yanında, aynı zamanda bir tatil şehri havası var ve İstanbul’ un kaos ortamı karşısında bu durum bir hayli cezbedici. Diğer yandan, Katalan mı yoksa İspanyol mu ayrımını yapamadığım Barselona ahalisi son derece canayakın. 


Euro’ nun TL karşısındaki değerini dikkate almazsak, Barselona için tam bir alışveriş cenneti diyebiliriz. Şehir, Zara, Mango, Berchka, Stradivarius, Oysho, Massimo Dutti gibi markaların da memleketi olunca, alışveriş yapmamak kaçınılmaz. 



Yemek kültürlerinin en önemli parçası tapas. Tapas, minik tabaklarda mezeler diye tanımlanabilir. Beni fazla tatmin etmedi, pazarlamasının iyi yapıldığını düşünüyorum. Diğer yerel yemekleri de Paella. Etli veya deniz mahsullü çeşitleri yapılan paellanın ana ürünü pirinç. Pirinç sever bir insan olarak, yediğim yer ile mi alakalı bilemiyorum ama kendisi ile pek hoşlaşmadık. Başka bir yerde tekrar denemeye de cesaretim olmadı. Bir de patatas bravasları var ki, salçavari bir sosla servis edilen patates kızartması diyebiliriz. Yemekleri bana göre ahım şahım olmasa da hayatımda yediğim en güzel kalamarı bu şehirde yediğimi belirtirim. 

Tatlı olarak, Creme Catalan adında creme brule’ye çok benzeyen bir Katalan tatlısı mevcut. Tadı pek sürpriz olmayacaktır. Bir de churros adında kızarmış hamurları var ki, çikolata sosuna batırılarak yeniliyor. Tatlı düşkünlerine birebir. Bu tatlıyı bir arkadaşımın tavsiyesi ile, Granja La Pallaresa adlı tarihi ve hoş bir mekanda yedim. Tavsiye ederim. (Carre de Petritxol,11) 

İçki kısmına gelirsek, tabi ki Sangria içmeden dönmek olmaz. Diğer bir yerel içki ise; cava adındaki köpüklü beyaz şarapları. Denemenizi tavsiye ederim. Veeee Estrella Damm adında bir biraları var ki, gerçekten çok güzel. 

Şehri araştırmalarım sırasında, tehlikeli olabileceği ve dikkatli olunması gerektiği yönünde uyarılarla fazlasıyla karşılaşmama rağmen, herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadım. Bir parça abartı payı olduğunu düşünüyorum. 

Barselona El Prat Havalimanı (BCN), şehre yaklaşık 13 km uzaklıkta bulunuyor. Havalimanı içinde T1 ve T2 diye iki ayrı terminal mevcut olup, iki terminal arasında Bustransit adlı ücretsiz otobüs seferleri bulunuyor. Havaalanından şehre giden güzergahınızı planlarken zaman kaybetmeme adına, uçtuğunuz havayolunun hangi terminale indiğini önceden öğrenmenizi tavsiye ederim. Benim uçtuğum dönemde (11/2014), Pegasus Terminal 2-B’ yi kullanıyordu. Değişiklik olup olmadığını web sitesinden teyit etmekte fayda var. 

Havalananından şehre ulaşım için; tren ve otobüs alternatifleri mevcut. Tren, T2 ‘ ye yakın konumda bulunuyor. Havalaalanı içindeki RENFE tabelalarını takip ederek trene ulaşabilirsiniz. Tren ile şehre ulaşım yaklaşık 30 dk. sürüyor. Otobüs alternatifine göre daha hesaplı ulaşım sağlıyor. Benim yaptığım araştırmalara göre tren Estatico Sand- Passeig de Gracia- El Clot istasyonlarında duruyor ama yine de istasyonlarını kontrol etmenizi öneririm. Ben otobüs alternatifini tercih ettim. Aerobus adlı otobüsler, bana göre havalaalanından şehre giden en kolay yol. T1 terminalinden A1, T2 terminalinden ise A2 otobüsleri kalkıyor. Dönüş için de yine aynı şekilde bir planlama yapmak gerekiyor. Aerobuslar ile şehre ulaşım yaklaşık 30 dk.nızı alacaktır. Bu otobüslerin Plaça Espanya, Gran Via, Urgell, Plaça Universitat, Plaça Calatunya olmak üzere 5 durağı bulunuyor. 

Konaklama için, La Rambla veya Catalunya Meydanı çevresini tavsiye ederim. Ben Catalunya Meydanındaki; Catalonia Plaza Catalunya otelinde kaldım. Otel gayet güzel ve merkeziydi. Bu oteli gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Ama Barri Gotic veya El Born taraflarında da konaklarsanız, yürüme mesafesini kısaltacağınızdan rahat edeceğinizi düşünüyorum. Çünkü, mekanlar daha çok El Born bölgesinde bulunuyor. Bu sebeple, otele dönüşünüzü kolaylaştırabilirsiniz. 

Şehir içi ulaşım için ise, metro kullanılabilir. Ama alternatif olarak, hop on hop off otobüsleri tavsiye ederim. Hop on hop off otobüsler tüm turistik noktalara uğradığından, merkeze uzak noktalara bu şekilde gitmek hem eğlenceli hem rahat oluyor. Hop on hop offlarda audio rehber hizmeti de mevcut. Kırmızı- mavi ve yeşil olmak üzere 3 hattı olan bu otobüsler için 1 günlük ve 2 günlük seçenekler mevcut olup, aldığı gün kadar sınırsız kere binip, istediğiniz hattan seyahat edebiliyorsunuz. Hop On Hop Off otobüslerin ana kalkış yeri Catalunya Meydanı. 

Biz, otelimizin bulunduğu Plaça de Catalunya ile gezimize başlıyoruz. 50.000  üzerine kurulu Catalunya meydanını merkez nokta olarak düşünebilirsiniz. Barselona’ nın önemli sokaklarının (Passeig de Gracia, Rambla de Catalunya, La Rambla, Portal de I’Angel, Ronda de Sant Pere, Carrer de Vergara ve Carrer de Pelai) kesişim noktası olan bu meydandan metro, otobüs gibi toplu taşımalara ulaşabilirsiniz. Mağazalarla çevrelenmiş meydanda Apple Store ve Hard Rock Cafe’ nin yanı sıra birçok mağaza ve kafeye de rastlayacaksınız. Ayrıca, işiniz düşmesin ama meydanın ortasındaki altı geçitte yabacılar polis bürosu mevcut. 

Catalunya Meydanındaki yemek alternatiflerine gelirsek, Txapela adında tapas restoranı mevcut, deneyebilirsiniz. Bu restoran, Passeig de Gracia’ ya doğru döndüğünüzde Catalunya Meydanı’ nın bitiminde sol tarafta. Kolaylıkla bulabilirsiniz (Plaça Catalunya,8). Catalunya meydanının yakınında bir de Ciutat Condal adında bir restoran mevcut ki kapısında uzunca bir sıra oluyor. (Rambla de Catalunya,18) Her ikisini de deneme fırsatım oldu Ciutat Condal’ ı tercih ederim. Tapas deneyimi için iyi bir tercih olabilir. 

Ciutat Condal 

Catalunya meydanından deniz tarafına doğru yönelirseniz, karşınıza Barselona’ nın en ünlü caddesi La Rambla çıkacak. La Rambla’ ya Barselona’ nın İstiklal Caddesi diyebiliriz. Bence İstiklal’ in bir çıt daha güzeli. La Rambla’ nın orta kısmı yayaların kullanımına açıkken, yayaların her iki yanı ise araç trafiği için düzenlenmiş. Üzerinde sağlı sollu kafe/restoranlar bulabilirsiniz.

La Rambla 

La Rambla’ da yüzünüzü denize dönünce solda kalan bölüm Barri Gotic bölgesi, sağda kalan ise El Raval. La Rambla’ nın üzerindeki Mercat de Sant Joseph de la Boqeria (kısaca La Boqueria) adında ünlü bir pazar ve Liceu opera binası görülmeye değer yerlerden. 

La Boqueria, La Rambla’ dan deniz yönüne doğru indiğinizde sağda kalıyor. Barselona’ nın en ünlü pazarı olan bu mekanda taze meyve, sebze, balık ve et satılmakta olduğu gibi, tapas tadıp cava içebileceğiniz yerler de mevcut. Taze meyve sularının tadına mutlaka bakılmalı. Pazar günleri kapalıymış. 

Pazarın karşı çaprazında balkonunda Marilyn Monroe görebilirsiniz. Marilyn balkonda salınıp, Erotik Müze olan bu mekana sizi davet ediyor. 


La Rambla’ dan deniz yönüne doğru yürümeye devam ederseniz ucunda Kristof Kolomb heykeline ulaşırsınız. Bu heykel, Kristof Kolomb’ un Amerika’ ya ilk seferi şerefine yapılmış ve Kolomb eliyle Amerika’ yı gösteriyormuş. 

Buradan Port Vell tarafına devam ederseniz, Rambla de Mar bölgesine ulaşabilirsiniz. Rambla de Mar tahta bir köprü ile denize ulaşıyor. Bu köprü Akdeniz’ e bağlantının sembolü olarak kabul ediliyormuş. Bu limanda bir de kocaman Maremagnum adında bir alışveriş merkezi var. Alışveriş etmeyi düşünürseniz aklınızda bulunsun. Rambla de Mar aynı zamanda içinde bir de akvaryum da barındırıyor. Biz sahil kısmındaki gezintimizi, Flamenko gösterisine biletimiz olması dolayısıyla bugünlük sonlandırıp, La Rambla’ ya yöneldik. 

La Rambla’ nın sol tarafı Gotik Mahallesi yani Barri Gotic. Bu bölgede Barselona Katedrali bulunuyor. Katedralin gotik mimarisi görmeye değer. Katedralin bulunduğu meydanın adı Pla de la Seu. Bu meydanda gösteri yapan topluluklar, müzisyenler görebilirsiniz. Bu meydanda bir de BARSELONA harflerinin bulunduğu bir bölüm bulunmakta, fotoğraf çekinilebilir. 

Barselona Katedralini gezip meydanda turladıktan sonra Plaça de Sant Jaume meydanına doğru yol alıyoruz. Bu meydanda Katalan Hükümet Binası ve Belediye Binası karşılıklı olarak bulunuyor. 

Tekrar La Rambla’ ya doğru ilerlediğimizde, Plaça Reial meydanına çıkılıyor. Bu meydanın Küba mimarisine benzetildiğini okumuştum. Gerçekten de öyle bir havası var. Restoranların çevrelediği meydanın ortasında bir çeşme var ve çeşmenin etrafında biralarını yudumlayan, laflayan insanları görebilirsiniz. Doğruluk payını bilemiyorum ama, meydan Meksika’ da bulunan Plaza Garibaldi’ nin aynısıymış. En sevdiğim yerlerden biri bu meydan oldu diyebilirim. Biz akşam yemeği için, bu meydandaki “les quinze nits” adlı restoranı seçtik, ve paella siparişi verdik. Ama paella bizim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Tadına bakıp bırakmamız, garson tarafından şaşkınlıkla karşılandı.


Her ne kadar Barselona flamenkonun memleketi olmasa da, İspanya’ ya gelmişken Flamenko gösterisi izlemeden olmaz diyerek, Plaça Reial meydanındaki Los Tarantos adlı mekana bilet almıştım. Los Tarantos’ u meydanı çevreleyen restoranların arasında görebilirsiniz. Mekanın çok çabuk dolduğunu okuduğum için, ben biletleri internet üzerinden aldım. Gerçekten de önünde uzun kuyruklar oluştuğunu gördüm. Bilet fiyatı 10 €. Gösteriyi ben çok beğendim. Gidip görmenizi tavsiye ederim. 

İkinci günümüzde, nispeten şehir merkezine  uzak bölgelere gitmeyi planladığımızdan, iki günlük hop on hop off otobüs bileti edindik. Bu biletleri Catalunya Meydanından temin edebilirsiniz. Otobüslerin özelliklerini yukarıda anlatmıştım. Hatlardan gideceğiniz yeri seçip, hangi hatta ise o hattın otobüsüne binebilirsiniz. 

İlk istikamet Sagrada Familia. Sagrada Familia’ ya hop on hop off otobüsler ile etrafı seyrederek, audio guide' dan bilgileri alarak ulaştık. Hop on hop offlar ile ulaşım sağlarken yolda birçok farklı noktayı görmek de mümkün. Bunlardan biri Torre de Agbar. (Agbar Kulesi). Agbar Grup adlı su dağıtım şirketine ait olan kule, Jean Nouvel adlı mimar tarafından tasarlanmış. Mimarın Montserrat sağı ve gayzerin havaya yükselişinden esinlendiği söyleniyor. Bu yapıyı da hop on hop offtan görüp, Sagrada Familia’ ya doğru devam ediyoruz.

Torre de Agbar 

Sagrada Familia biletlerimi sıra olabileceği öngörüsüyle internetten aldım. İnternetten alarak, sıra beklememenizi tavsiye ederim. Sagrada Familia’yı gezmeden önce Barselona’ ya resmen damga vurmuş olan Antoni Gaudi’ yi tanımakta fayda var. 

Art Novveau sanat akımının öncüsü olan bu Katalan mimar, resmen Barselona’ yı Barselona yapmış, her yerde bir izi, bir eseri var. En ünlü eseri de adeta hayatını adadığı La Sagrada Familia diyebiliriz. Gaudi, 1926’ da 74 yaşında La Sagrada Familia’ yı tamamlayamadan ölmüştür ve bu bitmeyen kiliseye gömülmüş. Gaudi’ nin eserlerini yapmasında, kendisine en büyük desteği Eusebi Güell adlı iş adamı vermiş.  Gaudi eserlerinden Park Güell, Palau Güell ve Casa Mila 1984’ te, La Sagrada Familia’ nın İsa’ nın Doğuşu cephesi ile yer altı türbesi, Casa Vicens, Casa Battlo ve Colonia Güell Türbesi 2005’ te Unesco Dünya Mirası listesine girmiş. 

La Sagrada Familia, nam-ı diğer Bitmeyen Kilise. Şehrin hemen hemen her tarafından görülen bu katedral, beni gerçekten büyüledi. Katredral’ in yapımına 1882 yılnda başlanılmış fakat, 1926 yılında Gaudi’ nin ölümü sonucunda yarım kalmış ve yapımına halen devam ediyormuş. Kilise nin şuanda halkın yardımları ile tamamlandığı ve 2022 yılında bitmesi planlanlandığı söyleniyor. Bana kalırsa, turistik özelliği gereği hiç bitmeyecek olan bir kilise. 

Bazilikanın iç yapısını ayakta tutan kolonlar, dallanıp budaklanan ağaçlar şeklinde tasarlanmış. Dışı ayrı içi ayrı görkemli olan bu katedral insanın ağzını açık bırakacak cinsten. Kesinlikle görülmeli.

Katedralin içinden bir görüntü 

Katedral yakınında ismini hatırlamadığım bakery tarzı yerler vardı ve gayet başarılıydı. Kahvaltı seçeneği olarak düşünülebilir. Katedral çevresinde Plaça de la Sagrada Familia ve Plaça de Gaudi meydanları görüleblir. 

Yine internet üzerinden aldığımız Park Güell biletlerimiz olduğundan yetişmek üzere, hop on hop off otobüsleri ile Park Güell’ e doğru yola çıkıyoruz. Park Güell’ e gittiğimizde, yine uzun kuyruklar ile karşılaşıp, online biletlerimize şükrettik. Aklınızda bulunsun. 


Park Güell, Güell ‘ in talebi ile zenginlerin yaşayacağı bir site olarak Gaudi tarafından tasarlanmıştır. Güell, kamuya açık binaların yanısır İngiliz tarzı 60 tane evin inşa edilmesini planlıyormuş. Fakat bu proje ticari yönden başarısız olunca evler satılamamış ve projenin tatbik imkanı olmamış. Park Güell içinde masallardakileri andıran evler göreceksiniz. Parkın içindeki devasa kertenkele heykeli parkın sembollerinden biri.

Park Güell' de Gaudi’ nin bir süre yaşadığı ev bulunuyor. Gaudi’ nin evi müze olarak hizmet veriyor. Özellikle bir ilginiz yoksa, görülmesi mutlaka gerekli bir yer değil bence.

Böylece yorucu gezimizi bitiriyoruz ve hop on hop off lar ile bu kez Passeig de Gracia’ ya doğru yol alıyoruz. 

Passeig de Gracia, Barselona’ nın en pahalı caddelerinden biri, üzerinde birbirinden güzel mağazalar var. Passeig de Gracia ‘ nın üzerinde Gaudi’ nin eserlerine rastlamak mümkün.Casa Mila ve Casa Battlo bu cadde üzerinde yer almakta. Binaların içine girmesem de dıştan oldukça etkileyici gözüktüğünü söyleyebilirim. 

Casa Mila, Sagrada Familia’ dan sonra Gaudi’ nin ikinci ünlü eseri olarak bilinmekte. Tamamen doğal taşlardan yapılmış bir bina ve bu sebeple renksiz. Binanın en son katı, çatı katı ve çatısı ziyarete açık. 

Casa Mila ne kadar renksiz ise, Casa Battlo’ da bir o kadar renkli dış yüzeye sahip. Ön tarafının büyük kısmı kırık serakmiklerden yapılmış. Çatı kısmı bir dinazor yada dragonu anımsatıyor. 

Passeig de Gracia’ ya yakın olarak Tapas 24 (Passeig de Gracia,39) ve Cerveceria Catalana (C/Mallorca, 236) mekânlarında yemek yemeyi düşünebilirsiniz. İkisini de denemesem de çok tavsiye okudum. 

Passeig de Gracia, Rambla de Catalunya’ ya bağlanıyor, Rambla de Catalunya’ da plaça de Catalunya’ ya. İkinci günümüzü de böylece yorgun savaşçı olarak bitiriyoruz. 

3. Gün, yine hop on hop off’ lar ile bu sefer Montjuic’ i kapsayan hattı gezmeyi planlıyoruz. Montjuic tepesi, MNAC (Museum Nacional de Art de Catalunya), Miro Müzesi, Olimpiyat Köyü, Katalonya Arkeoloji Müzesi,Askeri Müze, Poble Espanyol ve Montjuic Kalesini barındırıyor. Montjuic Tepesine, sahilden kalkan teleferikler ile de ulaşılabiliyor. Montjuic Tepesine şehirden bakıldığında yeşilliği ile dikkat çekiyor. Tepeye ulaştığımızda insanların bu alanda spor yaptığını gördük. Tepe üzerinde bulunan tüm alanlara giremesek de ilgimizi çeken tüm yerleri görmeyi başardık. 

Bu tepe üzerinde bulunan El Poble Espanyol, Barselona’ da en keyif aldığım yererden biri oldu. Tam bir film seti gibiydi. 1929 yılında düzenlenen Barselona Uluslararası Sergisi için tasarlanan küçük bir İspanyol köyü. Cadde ve meydanlar bulunan bu köyde, kafe, restoran ve hediyelik eşya dükkanları da bulunuyor. Vakit ayırıp mutlaka görün derim. 



Poble Espanyol' dan kareler

MNAC’ nin önünden uzanan merdivenlerden Plaza Espanya’ ya ulaşabilirsiniz. Ben göremesem de bu meydanda yaz aylarında müzik hiç bitmezmiş. Meydanda bulunan çeşme Magic Fountain olarak anılıyor ve akşamları klasik müzik eşliğinde gösteri oluyormuş. Meydanda bir de kocaman Arena adlı alışveriş merkezi var. 

MNAC önündeki devasa çeşme

Hop on hop off durağı bu meydanda da var ve Camp Nou’ ya gitmek üzere otobüse biniyoruz ve burayı da bitirdikten sonra şehre geri dönüyoruz. 

Günün sonunu Barri Gothic bölgesinde geçirmek üzere yol alıyoruz. Barri Gothic bölgesinde birçok kafe ve dükkan bulunuyor. Daracık sokakların otantik havası çok etkileyici. Gotik mahalleden denize doğru indiğinizde ise El Born’ a ulaşıyorsunuz. El Born bölgesinde de birçok bar ve cafe bulunuyor. Bu bölgede, Rubi Bar’ ı tavsiye ederim. (Banys Vells, 6) Küçük, üniversite öğrencilerinin takıldığı bir bar. Ucuz ve lezzetli kokteyller için tavsiye ederim. Özellikle mojitosu çok iyiyiydi.  Vee üçüncü günü de böyle bitiriyoruz. 

Barselona sıkıştırılmış tur ile 3 gün, rahat gezelim derseniz 4 gün yetecek bir şehir. Biz de 4. güne, göremediğimiz yerleri görme ve ara sokakları gezme planı ile başlıyoruz. İstikamet Parc de la Ciutadella. Merkezi bir konumu olan bu park 280.000 m2 llik bir alan üzerine kurulmuş. Parkın içinde müze, göl ve hayvanat bahçesi de bulunuyor. Bu parkta gayet keyifli vakit geçirdim. Vaktiniz olursa uğrayın derim.


Parkın diğer ucundaki kapısından sahile yakın bir bölgeden çıkıyorsunuz. İlerlediğinizde Barceloneta muhitine ulaşıyorsunuz. Barceloneta, yazlık havasında kocaman bir kumsalı olan bir bölge. Bu bölgenin şehre tatil havası kattığı düşüncesindeyim. Benim bulunduğum mevsim denize girmek konusunda çok elverişli olmasa da, güzel havada plajda takılmak keyifliydi. Yazın bu bölge çok hareketli oluyormuş. 


Barselona, gördüğüm şehirler arasında havası, denizi, eğlencesiyle yaşamak istediğim şehirlerin en başında geliyor. Bu şehri yine görmek ve gezebilmek dileğiyle, iyi tatiller.