Budapest etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Budapest etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2020 Pazar

BUDAPEŞTE

Sürekli duyduğumuz Prag mı daha güzel Budapeşte mi, sorusuna herkesin farklı bir cevabı var. Benim ise bu konuda aklım karışık:) Ancak Budapeşte' yi Prag' dan daha dinamik bulduğumu söyleyebilirim. Tabi Prag' daki pastel renkli mimariyi ve şehrin ortaçağdan fırlamış halinin topladığı puanları tartışmaya gerek yok. Aslında karşılaştırmaya da gerek yok, ikisinin de kendine özgü ruhu var ve iki şehir de çok güzel. 


Bana göre, şehirleri sevmek ya da sevmemek gidilen mevsim ile doğrudan ilgili.  Kışları soğuk geçen memleketleri ise kışın görmekle yazın görmek arasında ciddi fark var. Ben Budapeşte' ye Nisan ayında seyahat ettim ve havanın ısınmaya başladığı o günlerde şehir her saatte yaşıyordu. Özellikle bu şehre öğrenciliği çok yakıştırdım, erasmus için ideal olabilir. 


Şehrin hareketli olmasının yanı sıra, Budapeşte' de beni en çok etkileyen bir diğer etken de mimarisi oldu. Old town kısmının dışına çıksanız da şehrin mimarisi hiç değişmiyor. Orta çağ mimarisi her cadde ve sokakta kendini gösteriyor.

Budapeşte orta Avrupa' nın en büyük şehriymiş ancak buna rağmen tipik Avrupa şehirleri gibi 3-4 günde gezilebilir. Şehir Tuna nehri tarafından ikiye bölünmüş durumda. Şehrin yanı sıra Tuna nehri Avrupa' yı da doğu ve batı olarak ikiye bölüyor. 

Konaklama için Szent Istvan Bazilikası ile Parlamento Binası arasında bir bölge seçerseniz, ulaşım konusunda sorun yaşamayacağınızı söyleyebilirim. 

İstanbul- Budapeşte arası yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Havaalanından şehir merkezine ulaşım için 2 farklı otobüs alternatifi mevcut. 200 E numaralı otobüsü seçerseniz, Köbanya- Kispest'e kadar gidip, sonrasında metro ile şehir merkezine devam etmek gerekiyor. Bu otobüs ile şehir merkezine ulaşım yaklaşık 1 saati buluyor. Bizim tercihimiz ise 100 E numaralı otobüs oldu. 100 E transit olarak Deak Ferenc Ter' e ulaşıyor. Durmadan şehir merkezine geldiği için yolculuk süresi 200 E' ye göre daha kısa sürüyor. Fiyatı kişi başı 900 HUF ve toplu taşıma biletleri bu otobüste geçerli olmadığından bileti ayrıca almak gerekiyor. Havaalanından çıkıp sola döndüğünüzde bilet makinesi var, otobüs de bu bilet makinesinin hemen önünden kalkıyor. 100 E, saat başı ve buçuklarda hareket ediyor. Şehir merkezine yolculuk yaklaşık 30-40 dk. sürüyor. 

Bizim otelimiz Revay Utca üzerindeydi ve otobüsten indiğimiz nokta ile otel arası yürüyerek yaklaşık 7 dakika sürdü. Otele gidip yerleştikten sonra, vakit Budapeşte' yi keşfetme vakti:)

Budapeşte sokaklarına dalmadan önce karnımızı doyurmak istiyoruz. Daha önce not aldığın, otele çok yakın bir burgercide soluğu alıyoruz. Meatology Budapest' de soluklanıp hamburgerlerimizi yiyerek enerji topluyoruz. Burası yemek işini geçiştirmek için iyi bir alternatif. Kendi biraları ve sosları var.


Karnımızı doyurduktan sonra ilk durak; Aziz Stefan Bazilikası (Szent Istvan/ st. Setphens's Basilica).


Bu bazilika, Macaristan' ın ilk Hristiyan kralı olan St. Istvan'a adanmış ve şehrin en büyük kilisesiymiş. Kilisede Aziz Istvan' ın mumyalanmış sağ eli bulunuyor. Kilisenin uzunluğu Budapeşte' nin bir diğer ikonik yapısı olan Parlamento Binası ile aynıymış. Bunun sebebi Macaristan' da din ve devletin birbirinden üstün olmadığını ve aralarındaki eşitliği sembolize etmesiymiş. Kilisenin 96 metre yüksekliğindeki kubbesi şehrin heryerinden görülebiliyor. Kiliseye ücret ödemeden girilebiliyor ancak gözlem alanına çıkmak ücretli. 


Kiliseyi dolaştıktan sonra, tam karşısındaki güzel sokaktan Parlamento Binası' na doğru yol çıkıyoruz. 


Güzel Budapeşte sokaklarından geçerek Kossuth Meydanına ulaşıyoruz. Parlamento Binası, bu meydanda yer alıyor. Parlamento Binası, Avurpa' nın en eski yasama binası ünvanını taşıyormuş. Tuna nehrinin kıyısındaki bu görkemli yapıyı gündüz ayrı gece ayrı görmenizi tavsiye ederim. Bu tarihi yapı şehrin silüetinde yerini alan en önemli yapılardan biri. 


Parlamento Binası' nın önünden Tuna boyunca yürümeye devam ediyoruz. Az ileride, Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar Anıtı karşımıza çıkıyor. Bu anıt, II. Dünya Savaşı' nda hayatını kaybeden yahudiler için yapılmış. Küçüklü büyüklü 60 çift 40'lı yıllara özgü bronz ayakkabıdan oluşan anıtı görüp, hikayesini okuyunca hüzünlenmemek elde değil. Hikayesi ise şöyle anlatılıyor; II. Dünya Savaşı sırasında, kadın- erkek ve çocuklardan oluşan yahudiler Tuna Nehri kıyısına getirilirler. Dondurucu soğukta ayakkabılarının çıkarılması ve yüzlerinin nehre dönük bir şekilde kurşuna dizilerek nehre düşerler. 


Ayakkabıların içlerindeki aydınlatmalar gece yanarak, atmosferi daha da etkileyici kılıyor. 

Kıyı boyu devam ettiğimizde karşımıza Chain Bridge yani Zincir Köprü (Szechenyi Lanchid) çıkıyor. 1939-49 yılları arasında yapılan Zincir Köprü, vakti zamanında iki ayrı şehir olan Buda ve Peşte' yi birbirine bağlayan ilk köprü. Köprünün hikayesinde, babasının cenazesi için nehrin karşısına geçmeyi bir hafta bekleyen ve bu sebeple sinirlenen Kont Szechenyi tarafından yaptırıldığı söyleniyor. Köprünün iki yanında yer alan aslan heykelleri dolayısıyla Aslanlı Köprü olarak da anılıyor. Dikkat ederseniz köprüdeki aslanların dili yok. Bu konuda da tabi ki bir hikaye mevcut: Köprüyü yapan Adam Clark köprüde bir kusur bulunması halinde intihar edeceğini duyurmuş. Hiç kimse köprüde hata bulamazken, bir çocuk aslanlarının dilinin olmadığını fark etmiş ve Adam Clark sözünde durarak köprüden atlayarak intihar etmiş. 


Köprüden Buda tarafına geçme kısmını yarına bırakıp, Peşte tarafında Tuna boyu yol almaya devam ediyoruz. Az ileride, Küçük Prens heykelini görebilirsiniz. Ancak heykel nehir tarafında değil de parkın içinde kalıyor. Sahilde aramayın:) Bu Prens heykelinin dizine dokununca Budapeşte' ye tekrar gelineceğine inanılıyor. Tabi ki Prens' in dizine dokunmayı ihmal etmiyoruz.


Hazır vaktimiz varken, şehri gezmeye başlamadan önce en iyi tanıma yöntemi olarak tekne turuna katılıyoruz. Turlar, gece ve gündüz, yemekli- yemeksiz değişik alternatiflerde olabiiliyor. Gündüz turlarının bazıları Margaret Adası' nda  saatlik mola veriyor. Tercihinizi turu alırken değerlendirebilirsiniz. Ben biletleri online olarak aldım. Online alırsanız, bilet çıktısını göstererek giriş sağlıyorsunuz. Turda Türkçe anlatım mevcut. 


Tekne turu saatini belirlerken, şehrin nehirden hem gündüz hem de gece ışıklandırılmış halini görebilmek için havanın karardığı saatlerde turda olacak şekilde belirlemenizi tavsiye ederim. Nitekim şehir en iyi ışıklandırma ödülü almış. Gecesi de ayrı güzel.


Margeret Adası' na uğramadık ancak ada spor yapmak, güzel havalarda keyif yapmak için ideal gözüküyor. Adada yazları konserler, opera ve bale gösterileri sunan açık hava tiyatrosu bunuluyormuş.

Tekne turunu tamamlayıp, Vörösmarty Meydanına çıkıyoruz. Bu meydan Budapeşte' nin en önemli meydanlarından biri. Şehrin alışveriş sokağı olan Vaci Utca buradan başlıyor. Meydanda ünlü Gerbaud pastanesi bulunuyor. 


Tarihi pastanenin tam karşısında Londra ve bizim tünel metrosundan sonra Avrupa' nın ens eski metro hattı M1 metro hattı bulunuyor. Metronun hemen yanında ise Aslan Çeşmesi bulunuyor. Bu çeşme şehrin popüler buluşma noktasıymış. 

Buradan Erzsebet Meydanı' na doğru ilerliyoruz. Bu meydanda Love Rock Tree' yi bulup kilit bağlayabilirsiniz. Budapest Eye, yani dönme dolap olan Budapeşte' nin gözü de bu meydanda bulunuyor. Biz binmeyi tercih etmedik ancak güzel şehir manzararı sunduğunu tahmin etmek zor değil. 


Bu meydanda bulunan süs havuzunun etrafında sokak lezzetleri ve seyyar biracılar mevcut. Akşamları şehrin neredeyse tüm genç nüfusu burada takılıyor. Yerlerde banklarda heryerde insan var. Akşamları en güzel aktivite bu meydanda oturup etrafı seyretmek oluyor. Geceleri şehrin en canlı yerlerinden biri. Biz bu meydana bayılıp, izleyen günlerde de otele dönmeden önce burada takılmayı ihmal etmiyoruz. 

Bu meydanı da gördükten sonra gezinin diğer günlerinde de ziyaret edeceğimiz Yahudi Bölgesi olarak da adlandırılan Erzsebevaros ya da Elizabeth Town' a doğru yola çıkıyoruz. Bu bölge Budapeşte' nin yedinci bölgesi olarak da biliniyor. Budapeşte' nin gece hayatı en hareketli ve popüler bölgesi. 

Bölgede Dohany Street Synagogue bulunuyor. Dohany Sokağı Sinagogu Avrupa' nın en büyük, dünyanın ise ikinci büyük Sinagoguymuş. 

Bu bölgede akşam yemeği için tavsiye edebileceğim Mazel Tov adlı bir restoran bulunuyor. Ben günler öncesinden internet üzerinden rezervasyon yapmaya çalışsam da yer bulamadım. Hatta kapıdan şansımızı da denedik ancak maalesef yer bulmayı başaramadık. Mekanın atmosferi çok güzel gözüküyor. Bazı akşamlar da canlı müzik var. Programı kontrol edip, rezervasyon yaptırabilirsiniz. 

Yine yemek yeyip, birşeyler içebileceğiniz bir yer arıyorsanız. Gozsdu Udvar' a muhakkak uğrayın. Burası bir avlunun içine kurulmuş kafe ve restoranların bulunduğu bir alan. Atmosferi çok güzel ve birçok aleternatif mevcut. Yolunuzu düşürmenizi tavsiye ederim. 

Bu bölgede yer alan Kiraly Caddesi, akşamları vakit geçirmek için ideal noktalardan. Budapeşte'nin ünlü ruin barlarını burada keşfedebilirsiniz. Ruin bar, yıkıntı harabe yapıların bara çevrilmesi gibi bir anlama geliyor. 

Budapeşte' ye gidip de uğramadan dönülmeyen bir diğer mekan da Szimpla Kert. Burası hayatımda gördüğüm en ilginç dekora sahip bar olabilir. Devasa bir alana kurulu bu ruin barda heryerden sizi şaşırtacak bir dekor çıkıyor. Biz gecesini de gündüzünü de görmek için iki kere uğradık. Gece bir hayli kalabalık olan mekanda neredeyse duracak yer bulmak bile zor oluyor. Ancak gündüz rahatlıkla masa bulabilirsiniz.


Bu bara uğramadan geçmeyin.

Szimpla Kert' in hemen yanında Street Food Karavan Budapest diye bir pasaj mevcut. Burada, gece yemeği için binbir çeşit sokak lezzeti bulabilirsiniz. 

Mekan önerilerine şimdilik mola verip, ilk günü noktalıyoruz.

Budapeşte' de ikinci günümüzde şehrin karşı kıyısına yani Buda' ya doğru yol alıyoruz. Zincirli Köprü' den geçer geçmez Kale Tepesine çıkan finüküleri görüyoruz. Ancak tepeyi dolaşarak çıkmak bize  daha cazip geliyor ve mini hop on hop off tarzı elektrikli araçlarla tepeye çıkmayı tercih ediyoruz. İyi ki de böyle yapmışız, çünkü Buda yol boyu güzel manzaralar sunuyor.

Araç bizi Trinity Meydanında bırakıyor. Trinity Meydanı Buda Kale Bölgesinin merkezi diyebiliriz. Burada Balıkçı Tabyası ve Matthias Kilisesi gibi masalsı mimari göz kamaştırırken hemen yan taraftaki Hilton binasının göz zevkimizi bozan mimarisine maruz kalıyoruz. Neyse, görmemezlikten gelip, güzelliklere odaklanıyoruz. 


Trinity Meydanı' nın en önemli yapılarından biri Matthias Kilisesi. Kilisenin tam karşısında ise Buda Belediye Binası bulunuyor. Meydanın hemen arkasında Bakılçı Tabyası (Fisherman's Bastion) adeta büyülüyor. Tek kötü tarafı çok kalabalık olması.





Balıkçı Tabyası' nın yapısı da manzarası da muhteşem. Parlamento Binasının görkemini bir de buradan izleyin. 

Balıkçı Tabyası, tamamen görsel amaçlı yapılmış. Anıtın ismi ise 18. yy.da buradaki siperleri savunan balıkçılara ihtaf edilmiş.


Tarihi yapıları gezdikten sonra Trinity Meydanı' nı kesen sokaklarda kaybolma zamanı. Özellikle Uri Utca' ya mutlaka gidilmeli. Bu sokakta bulunan birbirinden güzel renkli binalar arasında dolaşmak sanki başka bir zamanda geziniyormuşsunuz hissi veriyor. 




Bu bölgeye yakın Labyrinth yer altı mağarası bulunuyor. Bu mağaraya gitme fırsatımız olmadı ancak ilginç bir yer olduğu söyleniyor.

Buda bölgesinin bir diğer önemli yapısı Kraliyet Sarayı' na gitmek üzere yola çıkıyoruz. Kraliyet Sarayı (Royal Palace) şehrin güzelliğini görebileceğiniz en ideal noktalardan biri. Kalenin arkasından Gellert Hill tarafına doğru yürümeye devam ederseniz, Kemal Atatürk Caddesi ile karşılaşırsınız. Gellert Hill (Gellert Tepesi) gözümüze uzak gözüktüğünden zaman kalırsa burayı ziyareti değerlendirmek üzere, minik hop on hop offumuza binip, başladığımız noktaya geri dönüyoruz.


Peşte tarafından Buda' ya baktığınızda Buda Kalesi' nin sol tarafındaki tepe Gellert Tepesi. Tepede bulunan 40.mtlik Özgürlük Anıtı her yerden görülebiliyor. Tepede Kale, Özgürlük anıtı ve Gellert Hamamı görülebilecek noktalardan bazıları. 

Biz Zincir Köprü' den karşıya geçip, Budapeşte Merkez Hali' ne doğru yola çıkıyoruz. Nehir kenarından devam ettiğimizde Elizabeth Bridge' i görüyoruz.  Köprünün ilk hali II. Dünya Savaşı sırasında yıkılmış ve 1964 yılında yeniden inşa edilmiş. 

Az ileride yer alan üçüncü köprü ise Liberty Bridge (Özgürlük Köprüsü) karşımıza çıkıyor. Yeşil renkli bu demir köprünün kendine özgü havasını çok beğeniyorum.

Budapeşte Merkez Hali, tam bir halk pazarı. Hediyelik eşyadan tutun, sebze meyveye, şarküteriden yemek yerlerine kadar yiyecek ve hediyelik namına herşey var. Burada dolaştıktan sonra Hal' in hemen önünden başlayan Vaci Utca' ya doğru yöneliyoruz. Vaci Utca, Budapeşte' nin ünlü alışveriş caddelerinden biri. Caddenin bir diğer ucu Vörösmarty Meydanı' na kadar uzanıyor. 

Tatillerimizde adettendir, akşamında caz dinlemeye Budapest Jazz Club' a gidiyoruz. Bu bara gitmek için bütün Tuna sahilini yürümemiz gerekip, sonrasında ıssız caddelere sapıp biraz tedirgin olsa da, hedefimiz olan bara ulaşıyoruz. İkinci günümüz de böyle noktalanıyor. 

Üçüncü günümüzde, ilk olarak istikamet Andrassy Utca. Andrassy Ut, şehrin en geniş caddelerinden biri. Bu cadde üzerindeki binaların güzelliği kesinlikle görülmeye değer. Cadde üzerinde Royal Opera House, House of Terror ziyaret edilebilecek noktalar. Erzsebet Meydanından Milenyum Anıtına kadar uzayan 2,4 kmlik caddeyi isterseniz baştan sona yürüyebilir ya da bir kısmını metro ile ekarte edebilirsiniz.

Biz bu cadde üzerinden Kahramanlar Meydanı' na gitme hedefindeyiz, caddede bir hayli yürüyüp sonra metro ile devam ediyoruz. 

Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere)' na çıktığınızda solda göreceğiniz bina Güzel Sanatlar Müzesi (Museum of Fine Arts), sağ tarafta ise Kunsthalle yani Modern&Çağdaş Sanat Müzesi bulunuyor. Kahramanlar meydanının etrafında müzeler, ortasında ise heykeller bulunuyor. Bu meydana Milenyum Meydanı da deniyormuş. Meydandaki anıt, Binyıl Anıtı olarak adlandırılıyor. 36 mt.lik sütun efsaneye göre Aziz Istvan' a rüyasında görünüp Macar tahtını sunan melek Cebrail figürünü temsil ediyormuş. Sütunun üzerinde durduğu platform çevresinde ise tarihi kişilerin heykelleri mevcut.


Mücsarnok' un hemen arkasında yer alan dünyanın en büyük kum saati, Macaristan' ın Avrupa Birliği' ne girişini simgelemek üzere 30 Nisan 2004 yılında açılmış.

Meydanı gördükten sonra anıttan geçerek Varosliget şehir parkına giriyoruz. 


Girişindeki gölet, kışın buz pateni pistine dönüşüyormuş. Gölün arkasında er alan Vajdahunyad Kalesi 1896 yılında yapılmış. Bu alanda gezinirken yine zamanda yolcuğuna çıkmış gibi oluyoruz. Yapılardan etkilenmemek elde değil. 


Parkın içinde Szechenyi Kaplıcaları bulunuyor. Parkta dolaştıktan sonra kaplıca deneyimi için buraya uğramanızı tavsiye derim. Nitekim parkın içinde dikkat çeken en önemli alan bu kaplıca. Aslında Budapeşte' de bir çok hamam ve kaplıca bulunuyor ancak burası mimari güzelliklerin ortasında keyif yapılabilecek bir alan olduğundan diğerlerine göre bir hayli popüler. Yaz- kış 27 derece sıcaklığıyla açık havada yüzme imkanı bulunuyor. Kabin satın alıp eşyalarınızı bu alanda bırakabiliyorsunuz. Havuz ve etrafındaki yapıların dokusu çok etkileyici ancak havuz popülasyonu çok yüksek, keyfini çıkarmak için kalabalığı da göze almak gerekiyor. Tesiste açık hava havuzları yanında kapalı alanda da birçok termal havuz mevcut.

Havuz tecrübesini de yaşadıktan sonra buradan New York Cafe' ye doğru ilerliyoruz. New York Cafe Boscolo Budapest Otelin alt katında bulunuyor.  İçeri girdiğimizde bizi ufak çaplı bir kuyruk karşılıyor. İlk başta gözümüz korksa da hızlıca masamıza geçebiliyoruz. Buraya gelme amacımız birşeyler yeme içmeden ziyade mekanı görebilmek. Kibar çalışanların olduğu saray atmosferli bir yer diyebilirim. Adeta müzeyi andıran iç yapısı ile görülmeye değer bir mekan. Kahvelerimiz ile tatlımızı yedikten sonra kafenin otel tarafını da görebilmek için otel kapısından dışarı çıkıyoruz. Otelin içi de bir hayli güzel gözüküyor. 



Böylece, listede olan tüm yerleri görmüş oluyoruz. 

Akşamları güzel kokteyl içebileceğiniz bir yer ararsanız, 360 Roof Bar' ı tavsiye ederim. Her ne kadar, aşağıdaki fotoğrafta telefonun gece görüş kamerasının azizliğine uğrasa da manzarası muhteşem. 


Böylece, listemizde olan tüm yerleri görmüş oluyoruz. Beğendiğimiz noktalara tekrar giderek iyice tadını çıkarıyoruz.